Yaklaşık on gündür İstanbul'dayım. Yoğun günler geçiriyorum gezmeli tozmalı :) üstüne birde soğuk algınlığı eklenince hiç yazamadım bloğa.
Nasipse birkaç gün sonra Londra'ya dönüş yolculuğu var.
İnsanın yüreği iki parçaya bölünebiliyormuş. Sevdiğin yoksa senin öz vatanında, sen gurbet yaşarmışsın aslında.
Bunu da öğrenmiş oldum.
Bir yanım İstanbul ve Dostlarımdayken diğer yanım Londra'da, Eşim'de.
İstanbul demek, çay demek. Çay: muhabbet, dostluk, samimiyet. Tabi türk kahvesi, sahlep, bitki çayları vs de var ayrıntılara hiç girmiyorum.
:)
Neyse ben şimdi bir ıhlamur içeyim. Ağrıyan boğazıma ve kısılan sesime iyi gelsin diye.
Üstad Necip Fazıl'ın sözleriyle kapatayım bu yazıyı
"Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar... "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder